Barışın Enkazında Kalan Vicdanlar

Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Barışın Enkazında Kalan Vicdanlar

Trump, liderleri toplamış, barış yapıyormuş gibi davranıyor; o gösterişli barış sandalyesinde oturup ahkâm kesiyor, liderlerin yanaklarından makaslar alıyor, sahte gülücükler dağıtıyor. Nutuklarının bir yenisini ötekine eklerken, imzanın mürekkebi daha kurumadan İsrail, verdiği sözleri ve attığı imzaları umursamadan, dünyanın alçaklık tarihine adını kazımak için Gazze’yi bombalamaya, insanlığı hiçe saymaya son gücüyle devam ediyor.

Sözde barış yapıldı, ama avuç içi kadar Gazze’de son üç günde onlarca masum daha İsrail bombalarıyla can verdi yine şehit oldu.

Üstelik Tel Aviv hâlâ tehditler savuruyor:

“Rehinelerimizin vücut bütünlüğü zarar görürse barış bozulur.” Diyor.

Peki soruyorum: Resmî rakamlara göre yetmiş bin, bağımsız kuruluşlara göre altı yüz bini aşan masumun vücut bütünlüğünü kim koruyacak?

Enkaz altında kaybolan bebeklerin, kadınların, mazlumların bedenini kim savunacak?

Bu rakamlar birer istatistik değil, bağımsız gözlemcilerin ortaya koyduğu acı gerçeğin ta kendisi.

Şu satırlarımı bir yere not edin.

Trump’ın sahte barış planı, Hamas’ın silah bırakmasını öngören maddeler içeriyor; bu teklifler elbette kabul edilemez. Ancak bu madde yüzünden, çok yakında savaş yeniden alevlenecek ve bu savaş, bölgeyi kapsayacak şekilde İsrail’in topyekûn imhasıyla sonuçlanacaktır.

Trump’ın Barış Şovu, Sisi’nin Uçakları

Trump, barış anlaşması için Mısır’a gidiyor.

Uçağı Mısır hava sahasına yaklaşırken radarlar altı savaş uçağını tespit ediyor.
Kısa süreli panik yaşanıyor, “düşman uçakları mı?” diye…
Oysa o uçaklar Mısır’ın Amerika’dan satın aldığı F-16’lar.

Trump bu olayı tören sırasında anlatıyor.

Önünde mikrofon, arkasında liderler dizilmiş; hepsi sessiz, hepsi diplomatik ciddiyet içinde.

Trump o bildik kibirli tonuyla konuşurken bir anda sözü Sisi’ye getiriyor. Alaycı bir tebessümle, “Sisi, benim sattığım uçaklara milyonlarca dolar verdi, şimdi o uçaklarla bana hava atıyor, beni korumaya geliyor” demeye getiriyor.

Salonda buz gibi bir sessizlik…


Ne bir gülüş, ne bir alkış.

Herkes aşağılamanın farkında, ama kimse ses çıkaramıyor.
Sisi ise başını öne eğmek yerine pişkin bir tebessümle durumu kabulleniyor.
Trump’ın küçümseyici bakışları arasında bir milletin onuru bir kez daha sahnede pazarlığa açılıyor.

İşte onların “barış” dediği bu.

Bir taraf kibirle konuşuyor, diğer taraf o kibri yutmak zorunda kalıyor.
Diplomasi değil bu; bir güç gösterisi, bir seyirlik aşağılama töreni.
Trump için barış, bir insanlık ideali değil, bir şov. Kameralar kapanınca ne umut kalıyor ne haysiyet.

Sisi içinse mesele, halkının itibarı değil, Washington’dan gelecek birkaç sıcak cümle.

O gün, o sahnede “barış” kelimesi belki onlarca kez söylendi, ama o sahne, aslında Ortadoğu’nun onuruna vurulmuş bir tokattı.

Soykırımın Bedeli Olmayacak mı?

Trump törenin ortasında övünerek söylüyor:


“ Filistin’deki enkazı kaldırmak, yeniden inşa etmek için Arap ve İslam ülkeleri para vermeye hazır.”


Ne kadar gururla söylüyor, değil mi?
Ama kimsenin aklına şu soru gelmiyor:

“Yahu bu enkazı kim bu hale getirdi? Bu yıkımı kim yaptı?”

Gazze’ye, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılandan daha fazla bomba yağdırdınız.
Bu bir savaş değil, bu, bütün dünyanın gözleri önünde işlenen bir soykırım demiyor.


Ve kimse sormuyor:


“Bu katliamın bedeli ne olacak?”

Katil Netanyahu hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
İsrail, yıktığı her ev, öldürdüğü her çocuk, bombaladığı her hastane için hesap vermeyecek mi?

Almanya, onlarca yıl önceki Yahudi soykırımı için hâlâ tazminat ödüyor; peki Filistin’deki bu çağdaş soykırımın bedelini kim ödeyecek? Üstelik Trump, Gazze’yi yıkanlara (İsrail ve ABD) ödeme yaptırmak tazminat ödetmek yerine, yeniden inşa yükünü İslam ülkelerine yüklemeyi öneriyor; yıkımı yapanlardan hesap sormak yerine, kurbanları sorumlu kılmak istiyor.

Eğer gerçekten adalet varsa, o adaletin yolu Gazze’nin enkazından geçmelidir.
Çünkü barış, hesap sorulmadan var olamaz.

Sessizlik artık bütün insanlığın ortak suçu haline gelmiştir.

 

Türkiye’nin Duruşu ve Medyanın Sessizliği

Günlerce televizyonlarda aynı sahne döndü durdu:

Gazeteciler günlerce Cumhurbaşkanı’nın uçağının pistten neden geçtiğini tartıştılar, “Sebebi oydu, buydu” diyerek konuyu şişirdiler; bazıları ise adeta aptalı oynayarak aynı soruyu defalarca konuklarına sordular. Halkın zekâsını küçümseyerek, toplumun anlayışını 3–5 yaşındaki bir çocuğun seviyesine indirmeye çalıştılar.

Toplumu aptallaştırmaya çalışan ekranlar, Gazze’deki her yeni bombayı “sıradan bir gelişme” gibi sunmaya başladı.

Oysa konuşulması gereken tek şey vardı:

Bu soykırımın sorumluları ne zaman hesap verecek?

Netanyahu ne zaman yargılanacak?

Barış toplantısının pist meselesi değil, Filistin’de yitirilen hayatlar, yıkılan şehirler ve insanlığın vicdanı tartışılmalıydı.

Ama medya sessiz kaldı.

Sorulması gereken sorular hâlâ sorulmuyor.

İşte burası, vicdanın sınandığı yer.

Sessizlik bugün bile adaletin önünde en büyük engel; göz yummak, masumların kanının üstüne atılmış bir perde.

Bugün Gazze, yalnızca bombaların değil, insanlığın da enkazıdır.
Ve o enkazın altında, sustukça küçülen bir dünya yatıyor.

Gazze artık bir şehir değil; insanlığın aynası.

O aynaya bakmaya kim cesaret edecek,

Ya da kim o aynada kendi yüzüne bakacak kadar yüzsüz?

BİLİŞİM & SOSYAL MEDYA UZMANI

TV PROGRAM YAPIMCISI - YÖNETMEN

  • ramazanavukatlık mesleği hukuk mesleği değildir. taraf olan hukukcu olamaz. bence avukatlar hakim yapılsın. iki tarafın haklarını da devletten maaş alanlar korusun. yoksa fakir avukatsız zengin 20 avukat ile çalışıyor hak yerini bulmuyor. adalet taban
  • ramazannoterler hiç bir işe yaramayan kurumlar. boşuna vatandaşın parasını alıyor. bence kapatılsınlar. karşılıklı sözleşme nüshaları var olan kişiler hakkını koruyabilir.
  • Şeyh Müslüm İncedalElektro optik ve savunma sanayi alanında bir çok ürün geliştirdim, bunları programınız aracılığı ile bir yatırımcı ile buluşturmak istiyorum, ürünleri programınızda çalıştırabiliriz, ciddi anlamda ses getirecek niteliktedir.
  • İdris ERGİNİsmim İdris ERGİN Tokat'ın Turhal ilçesinde yaşamaktayım. 18 yaşındayım. Ak Parti 27. dönem Milletvekili Aday Adayıydım. Bir genç olarak AKİT TV'de yürütmüş olduğunuz Genç Görüş programına katılmak istiyor sizinle program yapmak istiyorum.

FACEBOOKTA BİZ